Ramazan-ı şerif Ayı’nın gölgesi üzerimize düşmüş bulunmaktadır. 13 Nisan Perşembe Günü, “Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da Cehennemden kurtuluş” olan Ramazan-ı şerif ayına giriyoruz. 

Rabbim şimdiden tutacağımız oruçları, kılacağımız teravih namazlarını, okuyacağımız mukabeleleri, ferâiz ve nevâfil yapacağımız tüm ibadetleri dergâhı izzetinde kabul buyursun. Bu mübarek ay, Allah-u Teala’nın kullarını mağfiret buyurduğu, günahlarını affedip cehennemden azad ettiği bir aydır.

Fazileti büyük, kazancı çoktur. Bu mübarek ay vesilesiyle ümmete ilâhî ihsanlar yağar. Rabbimizin Rahmân ve Rahîm sıfatlarının tecellisi tüm âlemi ve gönülleri doldurur. İşte bu nur ayı, kalplerimizi cilalamak ve ebediyete hazırlanmak için bulunmaz bir fırsattır.

Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Ramazan Ayı’nın gelmesiyle çok sevinir ve ashabına da bunu müjdelerdi.

Bir sene Şaban Ayı’nın son günlerinde ashabına okuduğu bir hutbesinde, bu mübarek ayın fazilet ve kıymetini adeta özetledi. Selmân-ı Fârisî (Radıyallahü anh) şöyle anlatıyor: “Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Şaban Ayı’nın sonunda bize hitap edip şöyle buyurdu: “Ey insanlar! Çok büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düşmüş bulunuyor.

O kendisinde bin aydan hayırlı bir gece (Kadir gecesi) bulunan bir aydır. Allah-u Teâlâ bu ayda oruç tutmayı farz; gecesinin kıyamını (teravih namazını) da nâfile kılmıştır.

Her kim bu ayda bir hayırla Allah-u Teâlâ’ya yaklaşırsa, diğer aylarda bir farz eda etmiş gibi sevap kazanır. Onda bir farzı eda eden ise, diğer aylarda yetmiş farz eda eden gibidir. Bu ay sabır ayıdır.

Sabrın karşılığı ise cennettir. Bu ay iyilik ayıdır. Bu ayda müminin rızkı artar. Her kim bu ayda bir oruçluya iftar ettirirse; günahlarının affına ve boynunun cehennemden âzad olmasına vesile olur. Oruçlunun sevabından bir şey eksiltilmeksizin iftar ettirene de onun bir misli sevap verilir.